
Kendisi için zeki tanımlamasında bulunan insanlara; “Hiçbir özel yeteneğim yok, sadece tutkulu bir meraklıyım.” der Albert Einstein ve ekler; “Eğitimin amacı zihnimizi kitaplarda yazılan bin bir çeşit bilgi ile doldurmak değil hayal gücünü, aklımızı ve mantığımızı kullanmayı ve bilincimizi geliştirmeyi öğretmek olmalıdır.” der. Yani öğrenmenin başı meraktır. Hatta 1975 yılında Kanadalı Araştırmacı Rubin, kimlerin çok iyi dil öğrenebildiğinin yanıtını bulmak için bir araştırma yapar ve beklenenin aksine dil öğrenmeye en çok ihtiyaç duyan değil o dilin kültürüne en çok ilgi duyanın en iyi öğrenebildiğini görür. Öyleyse merak zekayı da besler. Dünyanın önde gelen bilim insanlarının ortak özelliklerinin; meraklı oluşları ve çocuk ruhlarını koruyor olmaları herhalde tesadüf olamaz. Oğlumu yetiştirirken tecrübesine başvurduğum Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin, “çocuğunuzun her şeye burnunu sokun ki, çocuk neye ilgisi var, bu hayatta ne yapmak istiyor karar versin” der. Çünkü denemeden neye ilgin olduğunu bilemezsin. Bu yüzden sergiler, müzeler, tiyatro oyunları, spor, doğada etkinlik ve sinemanın çocuktaki merak duygusunu diri tutacağına inanıyorum. Uzmanlar IQ düzeyinin sonradan geliştirilemeyeceğini ancak duygusal zeka ve merak zekası beslenirse başarının yakalanabileceğini söylüyorlar. Vallahi tüm bu cümleleri Refik Anadol’un Eriyen Hatıralar sergisini kaçırmayın demek için kurdum. Bugün son gün.☺️🙋🏻